Psikolojik Danışman

ÇOCUKLARDA ÖFKE

Öfke diğer tüm duygular gibi insana özgü ve olağandır. İnsan ruhunun, algıladığı tehditlere karşı geliştirdiği bir savunma mekanizmadır bir anlamda. Öte yandan bir çok ailenin de çocuklarıyla ilişkisinde yakındığı; tehlikeli, hatta kabul edilemez gördükleri bir duruma dönüşmektedir. Çocuk Neden Öfkelenir?

Çocuklar genellikle istediğini elde edemediğinde, kendisini güçsüz ya da çaresiz hissettiğinde öfkelenir. Bazen, çok da basit meseleler ebeveyn – çocuk arasında devam eden gizli bir güç mücadelesine dönüşmüştür ve öfkeyi tetikler. Ailelerin aşırı kontrol ya da müdehalesi çocukta öfkeyi besler. Bazen de öfke, çocukta incinmiş bazı duyguların maskelenmiş hali olarak ortaya çıkar.
Sebebi her ne olursa olsun ortaya çıkan öfkeyi bir sinyal olarak algılamak, çocuğun kendi yaşantısı ya da direkt olarak ebeveynin yaklaşımları ile ilgili anne- babasına gönderdiği mesajı duymak gerekir.
Annenin Rolü

Annelerin çocuğun öfkesini dönüştürmek gibi bir rolü vardır. Bu noktada çocuğun öfke duyması ile yıkıcı davranışlar sergilemesini birbirinden ayırt etmek gerekir. Çünkü öfke duymak, doğal ve çocuğun hakkı iken; yıkıcı davranışlar (vurmak, zarar vermek) çocukta suçluluk yaratan dolayısıyla işin sonunda yine kendisine zarar veren bir durumdur.
Bununla kast edilen şudur; çocuklar saldırgan davranışlar sergilediklerinde, özellikle de ortada annelerine yöneltilmiş bir saldırgan eylem varsa, bununla ilgili derinlerde çok büyük bir suçluluk hissederler.
Annelerinin canını acıtmanın verdiği suçlulukla, kendilerini kötü, durdurulamayan bir canavar gibi hissetmeye başlarlar. Bu sebepledir ki, saldırgan davranışlar gösterip durdurulamayan çocuk her seferinde davranışlarını bir adım ileri götürür.
Örneğin, kızdığında salondaki eşyaları yere fırlatan çocuk bir sonraki adımda eşyaları annesine fırlatacak, o eşyalar ile direkt olarak annesine vurmaya çalışacaktır.
Amacı; aradığı ve ihtiyacı olan sınırla karşılaşmak, ebeveyni tarafından durdurulmak ve böylece içinde büyüyen suçluluk duygusundan kurtulmaktır.
Bir anlamda anne ya da babasından, “ öfkelenebilirsin, beni öfkelendirebilirsin ama ben bununla baş edebilirim. Senin öfken ile baş edebilirim” mesajını duymaya ihtiyacı vardır çocuğun.
Her çocuk ancak kendisinden daha güçlü bir anne babası olduğunu bildiğinde kendisini güvende hisseder. Çabuk yıkılan, kendisinin alt edebildiği bir anne ya da baba çok risklidir kendi yaşam güvenliği açısından.
Dolayısıyla her anne baba'nın görevi, çocuğundan daha güçlü olarak, onun için fren görevi alabilmektir.
Anne – babalar çoğunlukla bu aşamada karmaşa yaşarlar. Çocuğun öfkesinin yarattığı tahripkar davranışları engellemekle, duyduğu öfkeyi tamamen engellemek arasında bocalayarak, sıklıkla çocukların kızmaya sinirlenmeye hakkı yokmuş gibi yaklaşırlar.
Ya da kendileri güçlü durmak adına, anne- baba olarak olumsuz duyguları yaşamaya hakları yokmuş gibi davranırlar. Üzüldüklerini, kızdıklarını çocuklarına belli etmemeye çalışırlar. Halbuki insani olan tüm duyguları, hem çocuklar hem de yetişkinler yaşayacaklardır.
Anne babaların da üzülüp ağladığı şeyler de olacaktır, sinirlendikleri de. Çocukların da öyle, sinirlendikleri durum ve konular bir yetişkine göre belki çok ufak, önemsiz konular olabilir ama önemli olan bu değildir. Önemli olan, kızgınlık – öfke duygusu çocuk için eyleme dönüşmeye ihtiyaç olmadan, sözcüklerle ifade edilebilir olmalıdır.
Ve bu çocukların, ancak yetişkinlerden öğreneceği bir süreçtir. Bu sebeple anne ya da baba kızgınlık duymaktan çekinmemelidir.
Hatta kızgınlığını doğru kelimelerle çocuğuna anlatmalıdır ki, çocuk herkesin kızabileceğini ama kızdığında kırıp dökmeye gerek kalmadan da sıkıntısını karşı tarafa anlatabileceğini ve uzlaşılabileceğini görmelidir.
- “Öfkeli olmamalısın, sen bana kızamazsın” gibi ifadeler yerine, “ Kızgınsın şu an ama anlayabilmem ve sana yardımcı olmam için neyin seni kızdırdığını anlatabilirsin” gibi ifadeler kullanmak, duygunun kabulünü sağlar.
- Bazen çocuklar için neye öfkelendiklerini dile dökmek gerçekten zordur. Bu gibi durumlarda “Öfkelisin çünkü sen de geç yatmak istiyorsun. Ama geç yatarsan yarın kendini çok yorgun ve bitkin hissedeceksin ” vb. çocuğu öfkelendiren durumun zaman zaman tamamen tahmin yoluyla ona yansıtılması, çocuğun duygusunu ifadelendirmesi için destek olacaktır.
- Bağırmak, vurmak şiddeti körükleyecek öfkeyi daha da yerleşik hale getirecektir. Vuran bir çocuğu durdurmak amacıyla ona vurulduğunda, aslında bu yöntemin doğru ve gerekli bir yöntem olduğu mesajı verilmiş olur. Dolayısıyla bu davranıştan kaçınmakta fayda vardır.
- Yıkıp döken, anne babasına vuran bir çocuğu görmezden gelmek doğru değildir. Öfke duygusunda anne-baba için sınır, zarar verici davranışların sergilenmesi olmalıdır. Dikkat çekmek için bağıran bir çocuğu görmezden gelmek zaman zaman işlevsel olsa da, vuran bir çocuk için bu geçerli değildir. Yukarıda da belirtilen sebeplerden ötürü gerekiyorsa fiziken engel oluşturarak ( arkasına geçip sarılarak) onu durdurmak gerekir.
- Aşırı kontrol ve müdehale çocukta öfkeyi tetikler. Her adımda ne yapacağını söylemek yerine, onlara seçenek sunmak öfkenin oluşumunu azaltacaktır.
- Anne Babaların kendi öfkesinden çekinmemesi gerekir. “Şu an kızgınım, bana biraz izin ver” diyebilmek ama aynı zamanda sakin kalabilmek, öfkenin sözcüklerle ifade edilebileceğini gösteren iyi bir örnek olacaktır.
- Oyuncakların şiddeti körükleyip körüklemediği hep bir tartışma konusu olmuştur. Şiddet içerikli izlenen Tv dizileri, ya da çizgi filmlerin olumsuz etkileri bilinmekle birlikte; bir çocuğun legolarından silah yapıp oynaması çok da sakıncalı olmayacaktır. Oyun çocuklar için duyguların sembolik ifadesi için bir alandır. Öfkeyi gerçekte eylemsel olarak ifade etmektense, zaman zaman oyunlarında sembolik olarak dışa vurması zarar verici değildir.
- Çocuk yetiştirirken, kural koymak – sınır çizmek gibi olguların önemi her zaman vurgulanır. Anne- babalar zaman zaman bunun etkisi ile sadece kural koymuş olmak için aslında kendilerinin de gerçekte çok önemsemediği konular ile ilgili çocuklarıyla çatışmaya girerler. Durum tamamen bir güç mücadelesine dönüşür. Bu mücadeleden kaçınmak öfkenin ortaya çıkmasını azaltacaktır.
Günümüzde anne babalar sıklıkla, ortaya çıkacak olası krizler sebebi ile “ hayır” demekten kaçınırlar. Halbuki anne baba'nın hayır demesi, çocuğun da bu hayıra kızması oldukça doğaldır. Burada önemli olan çocuğa bu duyguyla nasıl baş edebileceğini öğretmek, kızgınlığın eylemle değil sözcüklerle de ifade edilebilen bir duygu olduğunu, konuşulabilir olduğunu anlatabilmektir. Yaşanan bir çok sorunsalda olduğu gibi bu durumda da işin özü, çocuğa koşulsuz sevildiği mesajını verirken, yetişkin rolünde kalarak, ona ihtiyacı olan sınırı çizmektir.
Jesper Juul (Kasım 2008), Çocuk Yetiştirme Rehberi, Alfa Yayınları
Lynn Lott, Jane Nelsen, Stephen Glenn (2006), A’ Dan Z’ ye Pozitif Disiplin, Hayat Yayıncılık ve İletişim
Catherine Mathelin ( Ocak 2009), Freud’a Ne Yaptık Da Çocuklarımız Böyle Oldu?, Kitap Yayınevi
Leyla Navaro ( Kasım 2009), Gerçekten Beni Duyuyor musun?, Remzi Yayınevi // childdevolopmentinfo.com